Yeni başlıyor gibi
Urfa maçında başımıza gelen sonradan gevşeme sendromumuz Boluspor karşısında da devam etti. Maça o kadar iyi, derli toplu başladık ki kimse ne olduğunu anlamadan bir moral elde ettik ve bu moralle attığımız pasların isabeti, çektiğimiz şutların sakinliği birden arttı. Bu da sonucu getirdi. Fakat ne olduysa yine ondan sonra oldu. 3-0’dan sonra ecel terleri yine geldi bizi buldu.
Sezon başından beri överek yazdığımız Cihan’ın yediği iki hatalı duran top golüyle maçı Boluspor’a hediye etmek üzereydik ki maç bitti. Birkaç dakika daha olsaydı büyük ihtimalle o şok haliyle bir gol daha yiyecektik. İkinci bir Urfa maçı bizi psikolojik olarak hepten düşürecekti. Boluspor gibi kadrosu fena olmayan bir takıma kolay yoldan 3-0’a gelmek Sakaryaspor’un bu ligde neler yapabileceğini gösteren bir skordu. Aslında gollerden ziyade o sürede öndeki bağlantılarımızın kuvveti, bitirici ayaklarımızın bir miktar daha kendine gelmiş görüntüsü, ortasahada Sinan ve Hasan Kılıç’ın önceki haftalara göre daha olumlu katkıları hepimizi mutlu etti. Roshi, Kasongo ve Del Valle’nin de kendi çizgisine yaklaşması Sakaryaspor’un bu ligde ilk 3’ün takımı olduğunu bir kere daha gösterdi.
İkinci yarı 60. dakikadan sonra Boluspor yarı sahamızda çok büyük boşluklar bulmaya başladı. Del Valle ve Roshi kendi alanlarını kapatmakta zorlandı. Yine Murat Cem Akpınar orada bir miktar daha güçlü durması gerektiğini fark etmiş oldu. Bu düşmüş Sakaryaspor’a Tuncay Şanlı’dan hamle gelmeliydi. Mikail, Simon oyuna daha erken alınmalıydı diye düşünüyorum. Yine kanatlarımız daha erken tazelenebilirdi. Oyuncuların geri koşma gücü bazı anlarda o kadar düştü ki Bandırmaspor maçında Josef Son’u ve diğer çabuk oyuncuları durduramadığımız o kötü anlar tekrar aklımıza geldi. Zaten o boşluklar sonucunda Boluspor elde ettiği duran topları gole çevirdi ve heyecanını gittikçe artırdı. Neyse ki bu seferki ders puana mal olmadı.
Son altı maçtır yenilmiyor oluşumuz, iki maçtır deplasmanda kazanmakta zorlandığımız rakiplerimiz Altay ve Boluspor’a karşı kazanmış olmamız özgüvenimizi tazeledi. Ah o Urfa maçındaki baygın anlarımız, maçı kazandığımızı sanmamız yok mu. Bazı anlarda Uhud tepesini terk eden Peygamber savaşçıları gibiyiz. O tepe sonuna kadar savunulmalı. Maç bitmediği sürece sonuç ne olursa olsun Sakaryaspor gol aramalı. Unutmayalım ki en iyi savunma hücumdur.
Milli maç arasına girmemiz sebebiyle, hem sakatlarımızın iyileşecek olması hem de Beşiktaş ile bir hazırlık maç yapacağımız için tribünlerin geri gelme ihtimali bizi şimdiden heyecanlandırdı. Böylece taraftarla takım daha çok kaynaşmış olacak, gelir elde edeceğiz, üstüne Süleyman Seba gibi Adapazarlı bir spor insanını anmak için iki camia eski günlerdeki gibi tekrar buluşacak. Takvimdeki 19 Kasım Pazar günü başka bir anlam kazandı. O maça da ciddi hazırlanmalıyız. Gerek savunmada pozisyon alma ve duran top dağılımları gerekse çabuk hücuma çıkma provası anlamında önümüzdeki zor maçlara bir simülasyon elde etmiş olacağız. İnşallah sakatlık olmaz.