Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası Ağustos Ayı Olağan Meclis Toplantısı Meclis Başkanı Erdem Ercan Başkanlığında Yönetim Kurulu Başkanı A. Akgün Altuğ, Yönetim Kurulu Üyeleri ve Meclis Üyelerinin katılımıyla Erol Öztürk Hacıeyüpoğlu Meclis Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi.
Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren Meclis Başkanı Erdem Ercan şunları dile getirdi: “Geçtiğimiz günlerde Büyük Taarruz’un 102. yıl dönümünü, Malazgirt Zaferi’nin 953. yıl dönümünü ve tarihimizin şanlı zaferlerinden Sakarya Meydan Muharebesi’nin 130. yıl dönümünü kutladık, Cuma günü de 30 Ağustos Zafer Bayramımızın 102. yıl dönümünü kutlayacağız. Bu önemli zaferler için mücadele eden tüm Atalarımızı, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve bütün kahramanlarımızı Meclisimiz adına saygıyla, rahmetle anıyorum.” dedi.
Yoklama ve gündem maddelerinin oylanmasının ardından 1223 no’lu Meclis oturumuna ait tutanak görüşülerek oy birliği ile kabul edildi. Temmuz ayı Kat’i Mizan ve ekleri ile Bütçe İzleme Raporu, Hesapları İnceleme Komisyon Başkanı Tuncay Cebeci’nin sunumunun ardından oylanarak meclis üyeleri tarafından tasdik edildi.
Toplantıda Yönetim Kurulu’nun aylık faaliyetleri ile ilgili ilgili bilgi veren SATSO Yönetim Kurulu Başkanı A. Akgün Altuğ, şunları dile getirdi;
Deprem Güvenliği ve Kentsel Dönüşüm
“17 Ağustos büyük afetin 25. Yıl dönümüydü. Acımız, kayıplarımız hâlâ ilk günkü gibi taze. 25 yıl, acıların unutulması için çok kısa ancak gerekli tedbirlerin alınması için de çok uzun bir süre. Her zaman, her platformda defaatle belirttiğimiz gibi Sakarya’nın birinci önceliği deprem güvenliği ve kentsel dönüşüm olmalıdır. Aradan geçen 25 yılda Sakarya büyük bir gelişim gösterdi, ancak depremin izlerini yapı stoğu anlamında silemedik. 1999’dan sonra gerçekleştirdiğimiz atılımlar ile Türkiye ekonomisinin önde gelen illeri arasındayız. Buraya gelmek kolay olmadı ve olası bir depremle her şeyi kaybetmek istemiyoruz. Deprem güvenliği ve kentsel dönüşümü tamamlayarak şehrin fiziki çehresi ve dayanıklılığı açısından da ekonomide olduğu gibi önde bir şehir olmalıyız.
Genel Değerlendirme
Yüksek seyreden enflasyon ve yıkıcı etkileri hala gündemimizin en önemli konusu. Baz etkisine bağlı olarak Mayıs ayında yüzde 75,5 ile zirve yapan enflasyon Haziran’da yüzde 71,6’ya, Temmuz’da ise yüzde 61,8’e düştü. Ancak enflasyondaki bu geri hareketin baz etkisi ortadan kalktıktan sonra da aynı şekilde düşecek olmasını temenni ediyorum.
Özellikle üretim maliyetlerindeki artış, hem üreticiler hem de tüketiciler için önemli bir sorun haline geldi. Tarım, konut, turizm ve reel sektör gibi temel alanlarda yaşanan bu maliyet artışları, rekabet gücünü zayıflatırken piyasa dengelerini de olumsuz etkiliyor. Bu açıdan bakıldığında enerji, hammadde, iş gücü ve lojistik gibi temel girdilerde maliyetlerin düşürülmesine odaklanmak gerekiyor. Dengeli bir yaklaşım benimsenerek, enflasyonu kontrol altına alırken aynı zamanda ekonomik büyüme, yatırım ve dış ticaret gibi alanlarda da sürdürülebilirliği sağlamak gerekiyor.
Yeni Vergi Paketi
2 Ağustos’ta yayımlanan kanun ile pek çok yeni vergi düzenlemesi de hayatımıza girdi. Bu düzenlemeler, hem vergi tabanını genişletme hem de kayıt dışılıkla mücadele gibi önemli hedefler doğrultusunda atılmış bir adım olarak değerlendiriliyor. 2025 yılı için planlanan 157,5 milyar TL’lik ilave vergi tahsilatı, GSYİH’nin %0,29’una denk geliyor. Bu tutarın büyük kısmı gelir ve kurumlar vergisinden elde edilecek. Bu yeni düzenlemelerin, ekonomiye uzun vadede nasıl yansıyacağını hep birlikte göreceğiz.
Biz vergi adaletinin sağlanmasını ve vergi yükünün dengeli bir şekilde dağıtılmasını bekliyoruz. Bu vergi paketi kanunda 9 temel değişiklik yapmakta ve etkilerini 2025 yılı itibari ile göstermeye başlayacak. Yeni vergilerin özel sektöre nasıl bir yük getireceği henüz tam olarak kestirilemiyor ve açıkçası belirsizlikler var. Vergiden kaynaklı cezalar kısmına yoğunlaşan sistemde düzenli vergi ödeyenlerle ilgili bir ödül sistemi mevcut değil. Bakış açısı olarak eşitlik kadar adaletin sağlanması da önemli. Hatalı uygulamaların belirlenip düzeltilmesi kesinlikle gereklidir, ancak denetimlerin yalnızca ceza vermeye odaklanması, vergi sistemine duyulan güveni sarsabilir. Elbette kayıt dışı ekonomiyle mücadele etmek ve vergi bilincini geliştirmek büyük önem taşıyor. Fakat sadece ceza verilmesine odaklanılması, iş dünyasında ciddi bir güvensizlik oluşturacaktır.
Enflasyon Muhasebesi
Bu ay içinde yayınlanan enflasyon muhasebesi konusu da iş dünyasında bir kaygı yarattı. Açıklanan enflasyon muhasebesi, yüksek enflasyonla mücadele edilen, öngörülemeyen, yatırımların belirsizleştiği ve vergilendirmenin aniden değişerek yıl içi planlamaları zorlaştırdığı böylesine zorlu bir süreçte, düşünülen yeni yatırımları da ciddi anlamda olumsuz etkileyecektir.
Bizler destek ve teşvikler ile üretimi artıracak, enflasyona karşı iş dünyasını destekleyecek daha büyük hamleler beklerken; her yeni düzenleme yeni bir vergilendirmeyi de beraberinde getiriyor. Hepimiz bu anlamda zorlanıyoruz. Bu düzenleme, ile “devam eden ve tamamlanmamış yatırımlara” da vergi yükü doğuyor. İşletmelerin bünyesindeki taşıtlara, demirbaşlara ya da üretilmiş ancak satılamamış ürünlere bile enflasyon farkı hesaplanarak bunlar üzerinden vergilendirme çıkartıyor. Gerçekte var olmayan ve kağıt üzerinde teoriden ibaret şekilde görünen kazançlara yönelik bir vergilendirme, iş dünyamıza büyük bir darbe vuracaktır. Enflasyon vergisinden dolayı yeni yatırım yapacak olan şirketler söz konusu yatırımlarını askıya alabilirler.
Uygulamanın doğrusu, vergilendirmenin amacı olan gelirden vergi verilmesi durumudur. Hazine ve Maliye Bakanlığı’mızın bu kararı tekrar gözden geçirerek reel sektörü, tüccarı, sanayiciyi rahatlatacak bir düzenleme yapmasını umuyoruz. Enflasyon muhasebesi uygulaması geçici dönemler için değil, 2024 yılsonu mali tablolarında uygulansa daha iyi sonuçlar alınabilir. Ayakta kalmakta zorlanan şirketlerin, haklı şikâyetlerinin giderilmesi gerekiyor.
Sabit Kur Politikaları
İhracatçı firmalarımızın yaşadığı sabit kur sıkıntısı var. İhracat, bizim ülkemizin büyüme motorudur ve bu motoru güçlü tutmak için ihracatçının desteklenmesi gerekir. Ancak, son dönemlerdeki sabit kur politikaları, ihracatçılarımızın rekabet gücünü zayıflatmakta, finansal planlamalarını zorlaştırmaktadır.
Sabit kur, maliyetler üzerinde baskı yaratıyor, ihracatçılar için engel oluşturuyor. Hammadde, enerji ve diğer girdilerin maliyetleri döviz üzerinden artarken, sabit kur nedeniyle ihracat gelirleri yerinde sayıyor. Bu da ihracatçımızın tabir yerindeyse cepten yemesine sebep oluyor, rekabet gücünü azaltıyor. Özellikle döviz girdilerine dayalı üretim yapan firmalar, maliyetlerini karşılamakta zorluk çekiyor ve bu da uzun vadede üretim kapasitesini daraltıyor. Bu koşullar altında, ihracatçılarımızın rekabetçiliğini korumak için daha esnek ve öngörülebilir bir kur politikası izlenmesi gerektiğine inanıyorum.
Döviz kurunun enflasyon oranı ile dengelenmesi ihracatçılarımızın maliyet baskılarını hafifletecek önlerini görme, yatırım planı yapabilme avantajı sunacaktır. Kur artışlarının enflasyonla bağının kopması, ihracatımız açısından önemli bir sorun oluşturuyor.
Öncelikle, hammadde ve yarı mamul ithalatında uygulanan ek vergi oranlarının artık kabul edilemez boyutlara ulaştı. Bu vergiler firmaların belini bükmekte. İthalatta uygulanan bu ağır yüklerin hafifletilmesi, sektörlerimizin yeniden nefes alabilmesi için önemli. Yardımcı sanayicilerimize ise yeni teşvik mekanizmaları geliştirilmelidir
Öte yandan, son dönemde satışlarda yaşanan düşüşler, birçok firmamızın finansman ihtiyacını artırmış durumda. Teknolojisini yenilemek, üretim kapasitesini artırmak ve yatırımlarını sürdürmek isteyen firmalarımız için uzun vadeli, düşük faizli finansman imkânlarının oluşturulması gerekiyor. Fahiş kira artışları, sadece işletmelerimizi zor duruma sokmakla kalmıyor, aynı zamanda enflasyonla mücadelemizi de olumsuz etkiliyor. Bu konuda acil ve adil bir çözüm üretilmesi fayda vardır.
İş gücü maliyetleri üzerinde büyük bir yük oluşturan SGK primlerinin azaltılması, iş dünyamıza nefes aldıracak, yükünü hafifletecektir. Bu durum, yalnızca iş dünyasını değil, aynı zamanda çalışanlarımızı ve tüm kesimleri de olumsuz etkilemektedir. Azalan gelirler nedeniyle büyük bir sıkıntı içinde olan üyelerimizin sesi olmalıyız. Bu süreçte, enflasyonla mücadele programından sapmadan, özellikle halkımızın alım gücünü destekleyecek adımların atılması gerekiyor. Bunca yükün altında olan iş dünyasına bir omuz atmak sadece işletmeye destek değil, ekonominin geleceğine yol açmaktır.
İhracat
Ticaret bakanlığımız tarafından açıklanan “faaliyet illerine göre ihracat” verilerinde ilimiz haziran ayında geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 20,3 ’lük artışla 906 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Bu rakam ile ülke ihracatının %4’lük kısmını karşıladık, en çok ihracat yapan 6. İl olduk. Buna ilave olarak Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından açıklanan Haziran dış ticaret verilerine göre ise ilimizde haziran ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı %133 olarak gerçekleşti.
Kapasite Kullanım ve Sanayi Üretim Endeksi
TÜİK tarafından açıklanan sanayi üretim endeksi verilerine göre Türkiye sanayi üretimi haziran ayında yüzde 2,1 azaldı yıllık bazda ise yüzde 4,7 azaldı. İmalat sanayi genelinde kapasite kullanım oranı ise bir önceki aya göre 0,2 puan azalarak yüzde 75,7 seviyesinde gerçekleşti. Bu verilere göre imalat sanayinde de bir daralmanın yaşandığını görüyoruz.” diye konuştu.
Başkan Altuğ’un konuşmasının ardından toplantının Meslek Komitelerinin Sorunlarının Görüşülmesi ile Dilek ve Temenniler maddelerinde söz alan meclis üyeleri sektör, ülke ve gündeme ilişkin sorun ve çözüm önerilerini dile getirdiler.
17. Meslek Komitesi (Kooperatifler, Enerji Altyapı ve Hafriyatçılar) Meclis Üyesi Adnan BORAZANCIOĞLU, “Maliyetler, piyasa daralmaları nedeniyle üretim tamamen durma noktasında. Yönetmelik gereği tüketim tesislerinde tüketim olmaması durumunda üretilen enerji YEKTEM’e bedelsiz verilmek zorundadır. Zaten işleri duran sanayicimiz GES taksitlerini ödeyemeyecek duruma gelmiştir. Bizim önerimiz bu gibi tesislere incelemelerin yapılarak gerçekten sektörel daralma tespit edilirse dağıtım şirketleri tarafından bedellerini ödenerek üretime devam ettirilmesidir.
İş dünyamızın üretim maliyetlerini düşürmek için çatı ve bahçelerine döşedikleri GES’ler karşılarına sorun olarak çıkmıştır. 31 Mayıs 2024 EPDK tarafından elektrik piyasasında toplayıcılık faaliyeti adı altında yönetmelik yayınlandı ancak uygulamaya henüz geçmedi. Bu taslak bir veya birden fazla şebeke kullanarak işletme imkanı sunan bir düzenlemedir. Görünen şudur ki enerji sektöründe kartlar yeniden dağıtılıyor. Bu durum herkesi ilgilendiriyor. Karmaşık yapı daha da karmaşıklaşıyor. Yapay zekâ ve ileri teknoloji devreye girerek operasyonel verimliliğin artması hedefleniyor. Bu model hayata geçtiğinde yeni iş fırsatları çıkacağı belirtiliyor.” dedi.
15. Meslek Komitesi (Sağlık, Temizlik ve Kozmetik Ürünleri Ticareti) Meclis Üyesi Nihat NAMA, “2016-17-18 yıllarında kesilen reçetelere istinaden hastalara teslim edilen ürünlerin hastalar tarafından kullanılmadığı tespit edilip buna yönelik cezalar kesiliyor. Bu ürünlerin kullanılmadığı için bir ceza kesiliyor ve aksini kanıtlamak gerekiyor ancak hasta aramızdan ayrılmış oluyor. Kime kullanıp kullanmadığını soracağız. 8 yıl önceki bir konuyu kim hatırlar. Medikal ve sağlık ürünlerinin Türkiye’ye girişinden hastaya ulaşması sürecine kadar Sağlık Bakanlığı tarafından sıkıca takip ediliyor. Zaten çok sıkıntılı bir dönem geçiren sektörümüzün bu gelişmeyle birlikte ciddi sıkıntısı yaşayacağı açıktır.” dedi.
18. Meslek Komitesi (Mimarlık ve Mühendislik Hizmetleri) Meclis Üyesi İlker ERGÜL, “Geçtiğimiz aylarda komite olarak çok yoğun katılımla bir çalıştay gerçekleştirdik ve sonuç raporu hazırladık. 20 masada birçok sorun ve çözüm önerisi ortaya çıktı. Kentsel dönüşüm, müteahhitlik yasasının değişmesi, yönetmeliklerin sürekli değişme sorunu gibi sorunlar öncelikli çıktı. Talepler arasında da uzman mühendisliğin yasalaşması talep ediliyor. Bir inşaat mühendisi birçok farklı projeye imza atabiliyor ancak inşaatta tünel, köprü, bina vb. ayrı ayrı kollar olduğu için tek bir konuda resmi uzmanlaşma gerekiyor. Bu memleketin geleceği ile ilgili bir konu. Dünyada birçok ülkede durum bu şekilde ilerliyor. Sakarya’da laboratuvar sayısının azlığı, yapıların periyodik olarak resmi incelenmesi gerektiğini belirtiyorlar.” dedi.
13. Meslek Komitesi (İnşaat Malzemeleri Toptan ve Perakende Ticareti) Meclis Üyesi Gökhan KORKMAZ, “
İş camiası maalesef çok sıkıntılı. Dün SBB tarafından yapılan çalıştayda turizmin açık ara önde çıkması Sakarya’nın geleceğinde turizmin ön planda olacağı anlaşılıyor. Ancak turizm yoğunluğu nedeniyle elektrik ve su kesintileri de yaşıyoruz. Turizm tesislerinin bölgeye katkısı kadar maddi ve manevi neler yaşattığını da incelenmesi gerekiyor
İş insanları yurtdışı seyahatlerinde sıkıntı yaşıyor. Bizler dünyanın birçok yerine rahatlıkla çıkmamız gerekiyor. Yıllarını ticaretle geçmiş vergi borcu bile olmayan iş sahipleri vize alamıyor. İş insanları olarak dünya ile ticaretimizi nasıl geliştireceğiz? Bu konuda oda olarak birlikte hareket etmemiz gerekiyor.” dedi.
31. Meslek Komitesi (Bilişim ve Telekomünikasyon) Meclis Üyesi Behlül BAYRAK, “Daha iyi bir Sakarya olsun istiyoruz. Bunun uğraşı içindeyiz. Ticaret AR-GE komisyonu olarak eksikler için de sahada uğraşıyoruz. Ciddi bir sıkıntı var: çocuk dilenciler. Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürümüzü bu konuda ziyaret ettik. Her tarafta maalesef çocuk dilenciler var. Bu konuda girişimlerimiz ile ilgili kurum ve kuruluşlar çalışmalarını hızlandırdı.
İlimizin merkezinde Adapazarı Ticaret Müzesi açıldı. Bu müzeye odamız yayınlarını ileterek sergilenmesini sağladık hayırlı olsun. Biz turizmde Sapanca’yı önemsiyoruz ancak ilçe çok kalabalıklaşıyor ve kazalar, trafik sorunları baş gösterdi. Yine ilimizde şehir dışından gelerek festival adı altında birçok etkinlik düzenleniyor. Ticaret engellenemez tabii ki ancak yerel ticarete saygılı ve de sağlığı önemseyen bir düzen olmalıdır. Yerel kuruluşların da onayı olmalıdır.
16. Meslek Komitesi (Sigortacılık ve Finans) Meclis Üyesi Tuncay CEBECİ, “
Son zamanlarda hepimiz duyuyoruz, yakından da takip ediyoruz. Sapancadaki Bungalovlar gündemden düşmüyor. Gölü kirlettikleri, doğayı katlettikleri söyleniyor ve sayıları da 20 bin civarı olduğu belirtiliyor. Çok masum olmasalar da bu kadar karalama yapmak da doğru değildir. Gölün yanından geçen otoyol nedeniyle yayılan gazın göle verdiği zararın yanında bungalovlar masum kalır. Gelelim derelere. O Bungalovlar atık sularını akıtıyor dediğimiz dereler maalesef hele bu aylarda hiç akmıyor gibi. Çünkü dereleri besleyen kaynaklar su fabrikaları tarafından kullanılıyor. Kuraklıkta eklenince gölü besleyecek su kalmıyor. İşte şimdi asıl tehlike başlıyor. Göldeki su seviyesinin düşmesi gölün kirliliğinden çok daha önemli. Sapanca’da toplam bungalov ve Tiny House’lar, içinde inşaat halinde olanları da dahil toplam 4400 adettir. Konuşulan gibi 20 bin 30 bin değil. Daha çok yeşili ve doğayı katleden betonlaşma örneklerini Sapanca da görebilirsiniz. Aslında bunları konuşmak lazım.
Bu ekonomik krizin olduğu dönemde Sapanca ekonomik olarak güzel günler yaşamaya başladı. Yan sektörler oluştu. Ve bu bungalovlar kimseden gizli yapılmadı herkesin gözü önünde yapıldı. Yapanların çoğu bu iş için hangi prosedürlerin gerektiğini bile bilmeden yaptı. Bundan sonra yapılacaklara kesinlikle kuralların koyulmasını öneriyor, fakat hali hazırdakilere kolaylık tanınması gerekiyor.
Başka bir konu ise; Sapanca’nın Nüfusu kayıtlarda 48 bin görünüyor. Fakat bu nüfus kaydının böyle olmadığını aslında bundan çok fazla olduğunu hepimiz biliyoruz. Aileler Sapanca da oturmasına rağmen ikametgahlarını Sapanca’ya maalesef almıyorlar. Oysaki 50 bin kayıtlı nüfusun olması durumunda ilçe bir üst sınıfa çıkacak. Ve çok önemli problemler daha kolay çözüm bulacaktır.” dedi.
17. Meslek Komitesi (Kooperatifler, Enerji Altyapı ve Hafriyatçılar) Meclis Üyesi Mehmet ÇATALBAŞ, “
Tarım ve Hayvancılık Komisyonu olarak Melen Botanik Vadisini ziyaret ettik. Bu tesise çok ciddi bir yatırım yapılmış ancak %80 oranında tamamlanmış. Bu tesis tamamlanmalıdır ciddi bir turizm potansiyeli mevcut. Tamamlanmaması gibi bir plan varsa da SATSO olarak biz talip olalım ve şehrimize kazandıralım.
Fındık sezonuna girdik. Havaların sıcaklığı ve kahverengi kokarca sorunu nedeniyle randıman %43 civarında seyrediyor. Sakarya’da maalesef randımandan kaybımız 8 bin ton ve bu da 1 milyar 40 bin TL yapıyor. Tüm ülkede randıman sorunu nedeniyle 7-8 milyar TL’lik kayıp oluyor. Bunun nedeni kamu gücüyle ulusal olarak kokarca ve diğer sorunların üzerine gidilmemesidir. Kahverengi kokarca Batı Karadeniz’e ulaştı ve bununla topyekûn mücadele etmemiz gerekiyor.” dedi. Çatalbaş ayrıca deprem ile ilgili hazırlıklı olunması gerektiğini vurguladı.