Filistin bizim güneydoğumuz oluyor. ABD ve İngiltere’nin nesi oluyor? Dünyaya suni bir demokrasi, uydurulmuş hukuk, sadece kendi çıkarlarına hizmet eden birlikleri dayatan baba zalimler, yavru İsrail’in cinayetlerine ortak olmaktan hiç utanmıyor. Bilakis, gururla arkasında olduğunu dünya aleme ilan ediyor. Biz bir sistemin çöküşüne şahitlik ediyoruz. Hasta adam alzheimer olmuş, ne yaptığını dahi bilmiyor. Yakında sonu gelecek.
Yanıbaşımızda, ata topraklarında böyle günler yaşanırken çayımızı yudumlayıp rahat etmek insanın ağırına giden bir duygu yaratıyor. Okula gidiyoruz, dersin girişinde öğrencilerimizle bu durumu tartışıyoruz, kahvede bu konu konuşuluyor, televizyonlarımız Filistin’le yatıp kalkıyor. İnşallah bu manevi bağımız bir gün somut, maddi dayanışmaya dönüşecek.
Hayat devam ediyor; siyaset, bilim, sanat, spor. Yaşamın ince damarlarından sadece birkaçı. Biz bugün yine spor diyoruz, Sakaryaspor’u yazıyoruz.
Tuncay Şanlı ve ekibiyle birlikte gözle görülür bir toparlanma yaşadığımız gerçek. Sakaryaspor daha birlikte, daha çok koşan bir hüvviyet kazanmış durumda. Son haftalarda en iyi pozisyon değişikliği Rotman’ın ön libero noktasına ittirilmesi oldu. Orayı kapatan Rotman, oynamaya aç bir Donkor’a da yer açmış oldu. Son 2 haftadaki kritik 4 puanda Donkor’un büyük katkısı var. Bu önemli adımdan sonra ortasahanın bir diğer koşucu gücü Mikail’den bahsetmemiz gerekiyor. Mikail’deki istek artışı bize Keçiörengücü günlerini hatırlattı. İyi, çabuk dönüşlü bir Mikail Rotman’ın yapılı, ağır görüntüsünü de dengelemiş oluyor.
Benim bu sezon henüz tat alamadığım futbolcular nedense kanat oyuncuları. Burak Süleyman, Roshi neredeyse yarı potansiyelle oynuyor. Del Valle daha çok sorumluluk alıyor. Daha çok hata yapmasının sebebi bence bu. Mohammed Rashad ise denizde sürüklenen bir mayın. Nereye çarpacağı, ne yapacağı belli değil. Bir anda hayatının golünü de atabilecek sprintlere kalkıyor, hemen arkasından uzanabileceği topa koşmaya üşeniyor. Rashad’ın özel bir desteğe ihtiyacı var. Bu oyuncu Mikail gibi Keçiörengücü günlerine yaklaşırsa bizim için büyük bir güç olacak. Kasongo’nun olmadığı günlerde ön uçta da bir alternatif. Bülent Cevahir, Oğuz Yıldırım; Bülent Uzun ve Ali Ülgen’e göre daha olumlu katkı sunan bekler olarak dikkat çekiyor. Bu dört oyuncu arasında bu pozisyonlar paylaşılabilir. Birbirlerinden keskin farkları olduğunu düşünmüyorum.
Sık teknik adam değişikliği spor kültürümüzün kanayan yarası. Anlık sonuçlar alınsa da bir zaman sonra bu teknik adamın da değişmesi o anlık sonuçların sadece anlık olduğunu mu gösteriyor acaba? Düşünmeden edemiyorum. Yine de olumlu bakalım. Milli takımımızın Montella önderliğinde son iki maçlık performansı bizi umutlandırdı. Euro 2024’e direkt katılacak olmamız, turnuvanın Almanya gibi Türklerle dolu bir ülkede oynanacak olması umudumuzu bir kat daha artırdı.
Nedense Montella ile Tuncay Şanlı’nın oyunculuk yıllarından bazı maçlarda yollarının kesişmiş olmasından dolayı bu iki teknik adamın kaderlerninin birbirine benzeyeceğini düşünmeye başladım. İkisi de yarıdan aldığı takıma bir olumlu adım attırdı. Montella’nın varış yolu çok kısa sürdü, Şanlı’nın gidecek epey kilometresi var. Fakat şuna dikkat ettim ve bunu bir mesaj olarak algıladım: Nasıl Türk Milli takımı koşu gücünü, inancını artırarak zorlu bir periyodu başaraıyla atlattıysa, sezona yumuşak ve isteksiz başlayan Sakaryaspor’un da takınacağı tutum bu olmalıydı. Bu sadece savunma demek de değil, milli takımın son iki maçında seyrettiğimiz gibi, öndeki 4-5-6 oyuncunun birbirine sıkı sıkıya bağlanması, ellerini uzatsa birbirine değecek şekilde birbirine yakın oynaması. Oyunu karşı kale önünde daraltmazsak Kasongo’nun Kasongo olması için bir sebep kalmıyor.