Uğur Batur:Malum gündemimiz bu ara yaklaşan Yerel Seçimler. Geçenlerde Yılmaz Özdil’in bir çekimine rastladım. Konu AKP ve “Belediyecilik Bizim İşimiz” hikâyeleri. Yani bu kadarına inanın ben bile “PES” dedim. Adamlar imkânsız olabilecek her şeyi yapmış.
Daha fazla sizi merakta bırakmadan hemen konuya gireyim. Konu Metrobüs. 2006 yılında İstanbul’u Londra yapacağız hayalleriyle Londra’dan çift katlı otobüsler getirtirler ama dikkatlerinden kaçan bir nokta vardır. Londra’da trafiğin soldan aktığı. Haliyle ithal ettikleri otobüslerin kapıları soldadır. Bir bakarlar ki kapılar solda ama duraklar sağda. Ne yapacaklarına karar vermek için hemen kriz masası toplanır ve kriz masası dâhiyane bir çözüm bulur. Gıcır gıcır otobüslerin sağ tarafı kesilerek kapı boşluğu açılır ve kapılar soldan sağa takılır.
Tabii bu bir başlangıç. İş nasıl başlarsa öyle devam eder. Öyle de devam etmiş.
Daha sonra bu metrobüsler rahat gidebilsin diye E-5’e ara yol yapıp durakları da ortaya koyarlar. Koyarlar koymasına da ortaya koyunca bu sefer de duraklar solda kalır. Otobüslerin kapıyı soldan söküp sağa taktıkları için bu sefer otobüsler duraklara yanaşamaz. Hemen kriz masasını yine toplarlar ve işte dahiyane karar; ‘bu otobüsleri tersten götürelim yani trafik soldan aksın’?! Sorun çözülmüştür çözülmesine ama yine atladıkları küçük bir ayrıntı vardır. Hattın başladığı ve bittiği yere kavşak yapmayı unuttukları için metrobüslerin dönüşleri tam bir ıstırap olmuştur. Metrobüslerin her manevraları tüm trafiği felç etmektedir.
Kriz masasını toplarlar ve çözüm olarak zabıtaları görevlendirmeye karar verirler. Zabıtalar bütün trafiği durdurup o koca metrobüslerin dönmesine yardımcı olmaya çalışmaya başlar fakat İstanbul gibi yerde, trafikte zaten sinir krizi geçirmiş insanlara bunlar yaşatılınca, bizim halkımız da sinirini zabıtalardan çıkarmaya başlar ve sürekli zabıtalarla kavga edip tüm hırslarını onlardan çıkarırlar.
Hemen bizim meşhur kriz masası toplanır ve yine dâhiyane bir çözüm bulur. Metrobüsleri trafiğin yoğun olduğu saatlerde trafiğe çıkarmayalım. Şaka değil gerçek. Metrobüsleri trafiğe trafik rahatlayınca, hava kararınca çalıştırmaya başlarlar ama herkes o saatlerde evlerine ulaşmış olduğu için, kimse metrobüse binmez. Bir bakarlar metrobüsler sürekli boş. Derhal – ne yapmışlar tahmin edin – evet kriz masasını toplamışlar. Sonunda E-5 in ortasına kocaman kavşaklar yapma kararı alınmış ve biraz geç de olsa sonunda sorun çözülmüş.
Bu sorun çözülmüştür ama atladıkları başka bir şey vardır. Durakları yolun ortasına koydukları için bu sefer de vızır vızır gidip gelen metrobüslerin arasından vatandaş durağa ulaşmakta büyük sıkıntı çekmektedir.
Hemen kriz masasını toplarlar ve bizim kriz masası yine şahane bir karar alır. Durakların olduğu yere yayalar için üst geçit yapalım. Nihayet bunu akıl etmişlerdir. Şahane fikirdir. Fikir şahane olmasına şahane de uygulama da ufak bir yeri yine atlarlar. Üst geçitlerin yüksekliği otobüslerin yüksekliğine göre alçak kalır yani metrobüsler altında geçemez.
Evet, belediyecilik gerçekten bunların işidir.
Hemen tahmin edin ne yaparlar. Hemen yine kriz masasını toplarlar ve yine şahane bir karar çıkar. Bu otobüslerin yerine Hollanda’dan tek katlı otobüs getirtelim. Çok şükür bu sefer akıl edip almadan önce bakarlar ve evet sorun yoktur, bu otobüsler geçebilmektedir. Hemen Hollanda’ya sipariş verilir ama Hollanda bu kadar otobüs elimizde yok üretmemiz lazım der. Hal böyle olunca bizimkiler düşünür taşınır ve çözüm olarak Hollanda’nın elinde bulunan tek katlı, kullanılmış otobüsleri kiralamaya karar verirler ama bizim liyakat sahibi yöneticilerimiz o kadar dikkatlidir ki gelen otobüslerin üzerinden bu sefer de durak tabelalarını sökmeyi unuturlar. Birde bizde şoför kalmamış gibi otobüsleri şoförleriyle kiralarlar. Düşünsenize vatandaş tabelasına bakıyor Eindhoven yazıyor, şoföre soracak ama şoför Türkçe bilmiyor. Tam bir keşmekeş.
Bu kadarla kalsa iyi. Boğaz köprüsünü geçsin diye 70 milyon Avro verip 70 adet körüklü otobüs alırlar ama yine ufak çok ufak bir ayrıntıyı atlarlar. Bu otobüsler rampa çıkamayan otobüslerdir. Haliyle boğaz köprüsünü geçebilmek için şoför herkesi indirip otobüsü ittirtmek zorunda kalır. Durum böyle olunca bu otobüsler hemen kızağa çekilir.
Fakat sorunların ardı arkası kesilmez. Kış gelir ve yağmur başlar. Bu sefer bir bakarlar ki metrobüs yolu havuza dönüyor. Niye mi? çünkü liyakatlılık bakımından zirve yapmış olan yöneticiler metrobüs yolunu diğer yollardan aşağıda yapmışlardır. Tam bir havuz yapma taktiği. Seferler yine durdurulur. Malum kriz masası yeniden toplanır ve asfalt yükseltilir.
Sorun çözülmüştür ama yağmurdan sonra kar yağınca bu sefer de üzerine yaptıkları yama kar etkisiyle ayrılır ve yolunun ortasında garip garip çukurlar oluşur. Seferler yine durdurulur. Bu sefer de oluşan çukurlar yamanır.
Asrın projesinde kapsamında Avcılar’a tünel yaparlar. Bu sefer de yüksekliği tuttururlar ama eni sığmaz. Milyarlar harcadıkları tüneli betonla kapatırlar üstelik asrın projesinin açılışını asrın lideri yapmıştır. Asrın projesi asrın maliyetine neden olur. Yani metrobüs yerine metro yapsalar daha ucuza mal olurdu. Peki, çözümleri ne oldu? Kadir Topbaş’ı görevden aldılar. Yerine Mevlüt Uysal’ı getirdiler. O da gelir gelmez İETT Genel Müdürü’nü görevden aldı. Sebep ise Metrobüs. Beceremedik diyecek halleri yoktu. En kolayı birilerini görevden almaktı. Ama filmin sonu daha şahane.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na Binali Yıldırım’ı aday gösterdiler. Binali Yıldırım’ın ise seçim vaadi neydi tahmin edin? METROBÜS…
Bu sefer de metrobüsleri kendi kendine çalışır hale getireceklermiş. Yahu siz daha metrobüse yaptığınız üst geçidin yüksekliğini hesaplamaktan acizken bunları nasıl yapmayı planlıyorsunuz?
Şimdi adayları kim? Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı ve bir nevi çevre katili Murat Kurum. İşte size ülkeyi liyakatle yönetiyoruz diyenlerin geldiği son nokta.
Gerçekten Asrın lideri mi, asrın projesi mi bilmem ama ülkede yaşadıklarımız ASRIN KOMEDİSİ.