Stoilov Modeli Bir Sakaryaspor
Geçtiğimiz sezon Göztepe rakibimizdi ve sezonun başlarında vasat bir Göztepe izlerken ilk yarının sonlarına doğru Bulgar teknik adam Stoilov’un sarı kırmızılarının başına geçmesiyle başka bir Göztepe izlemeye başladık. Göztepe’de ne değişmişti? Bir defa sahanın her yerinde ortalama beş Göztepeli oyuncuyu birbirine çok yakın bir şekilde rakip takıma yoğun bir baskı yaparken seyretmeye başladık. Göztepeli oyuncuların sahanın her yerinde çok çalışkan, ısıran bir press anlayışı rakibi rahatsız etmeye başlıyor ve top yapma, rahat çıkma imkânı kalmayan rakibin yaptığı hatalar Göztepe’ye yeni ataklar imkânı tanıyordu. Bu şekilde Adapazarı’nda seyircisiz oynadığımız maçı Göztepe’ye kaybettik ve bizim inişli çıkışlı serüvenimiz başladı, Göztepe’ninse şampiyonlukla taçlanan ve Süper Lig’e varan başarılı yolculuğu.
Aynı Göztepe bu hafta Galatasaray’a İstanbul’da aynı baskıyı kurmayı zaman zaman başardı. Lig değişti, seviye değişti ama Göztepe’nin oyun anlayışı farklı oyuncularla dahi devam etti. Burada Bulgar teknik adamın ne yaptığını çok iyi bilen ve bunda ısrar eden disiplinli mizacının etkin olduğunu söylemek doğru bir teşhis olacaktır. Son yıllarda Türkiye’de düzenli bir felsefesi olan ve bunda takım olarak devam etmesini başaran ender örneklerden olan Göztepe’nin Sakaryaspor’a bir ışık yaktığını ve başarının nereden geleceğini gösterdiğini düşünüyorum. Bu duruma benzer bir örneği komşu Kocaelispor’un başına yeni geçen İsmet Hoca’nın demecinden çıkarıyoruz. Körfez’in İzmit’te Iğdırspor’u 3-0 yendiği maçın ardından İsmet Hoca’nın vurgusu hiç pozisyon vermemiş olmaktı. Üç golün mutluluğu değil, hiç pozisyon vermemenin saadeti önemli olan.
Bu tam da bu sezon gol yollarında sıkıntı yaşayan, alternatifi olmayan Sakaryaspor’a kopya veren bir arkadaş sıcaklığıydı. Şayet bu örnekleri kendi takımımıza ısrarla uygulamaya devam edersek Sakaryaspor’un bu sezonu küme düşme hattından uzak, play-off potası dolayında sürdüreceğini umabiliriz. Zaten Suat hocadan sonra takımın başına geçen Mesut Bakkal’la birlikte böyle bir eğilim olduğunu hep beraber gördük. Sakaryaspor özellikle iç saha maçlarında tam saha press yapıp, birbirine yakın oynamaya başladığında rakiplerini boğdu ve bu daraltma anlarında gol bulmayı da başardı. İç sahada kazandığımız tüm maçların ortak tarafı böyle bir çıkış yapmayı başarmış olmamızdır. Bunda elbette Mesut Bakkal’ın dokunuşu vardır. Transfer hamlelerimizin de kısıtlı olacağını düşünürsek elimizdeki imkanlardan daha fazla nasıl yararlanırız düşüncesini öne almak bizi bu sene daha gerçekçi bir çizgide mutlu edecektir. Bunu yaparken de özellikle zorlu rakiplere karşı gol atmak bir yana, bu maçlarda nasıl gol yemem, nasıl pozisyon vermem üzerinde durmak daha yerinde olacaktır. Sonuçta gol hiç pozisyonunuz olmadan, bir duran toptan da gelebiliyor.
Diğer taraftan transfer imkânı doğar da böyle bir hamle gelirse, arayışın öndeki gol yollarını zenginleştirecek ve bu ligde kendini ispatlamış, en önemlisi ‘’yaşı geçmemiş’’ oyunculardan yana kullanılacağını beklemek tüm Sakaryasporlular’ın ortak kanaatidir diye düşünüyorum.
